19 Haziran 2011 Pazar

ya öyle ya böyle

Kaşlarına dokunduğunda ne hissediyorsun? Ben garip bir bitkinlik ve karanlığı aynı anda yaşıyorum. Bunu benzer bir duyguya benzetmenin bir faydası yok. Teşbih yapmak için kendini zorlamanın da... Eğer kendini eleştiren ve hergünün tadını farklı yorumlayan bir insansan  mutlaka kaşlarına dokunuyorsundur günün herhangi bir saatinde. İşte o an senin matematik yaptığın, denklemleri doğru çözme eğilimi gösterdiğin andır. Tadını çıkart. Tecrübelerin kolundan bir tarafa çekmeye çalışacak. Silkele gitsin. Egon baskın olmaya çalışacak. Boşver,sal gitsin. Sadece sen ve kaşların kalsın orada. İşte o zaman yaşadığın problemin tam göbeğini kaşıma erdemine ve tembelliğine ulaşabilirsin. Sadece çok değerli 5 dakikayı kendine ayırmaktan behsediyorum, daha fazlası değil. Herkesin bu kadar dakika aşırma lüksü olamlı ve olabilir. Yeter ki düşünün ve yeter ki çözmeye çalışın. Gitmek çok kolay, kalmaksa bir çok parametreyi içinde barındırıyor. Kaçabilirsiniz en kolayından ve bunun için sizi suçlayacak kaç yiğit çıkabilir? Sayısı belli ama bundan feyz almayın ve kalmak için uğraşın. Tıpkı bu hayatta kalmaya çalışmak gib düşünün bunu da. Gitmek ne kadar kolay hiç farkettiniz mi? Bunun binlerce yolu var: ilaç içmek, jilet atmak, köprüden sallanmak, apartmana kafa tutmak... Ama ya kalmak??? Önünüzde en fazla 2 seçenek olur: Ya çözersiniz ya da çözersiniz... Bu ikisi de aynı kapıya çıkar sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çözmek sancılıdır. Doğumda kullanılan ilacı enjekte etmezler sana. Sancıyı kendin yaşayacaksın har saniyesini. Yapayı yoktur , işe de yaramaz... Ya egon kazanı ya da hayat sonunda...