3 Kasım 2011 Perşembe

Bukowski'yi sevmek

Bugün düşündüm de ne kadar değişmişim. Eskiden insanları kırmamak adına fikirlerimi söylemediğim çok zaman oldu. Karşıt düşüncede de olsam, derin bir nefes alır o ilişkiyi korumak adına yutkunurdum. Bir balgam problemiyle hayat boyu yaşamak ne kadar mümkün. Ben üst solunum yollarına zede vermeyen ilişkileri beğeniyorum. Bir küçük hesap yapın. Çocukluktan beri tanıdığınız kaç insanı harcadınız hayatınızda? Peki ya sonradan kurduğunuz arkadaşlıklara ne oldu? Ben söyleyeyim. Çocukluk arkadaşlarına bir bok olmaz. Çünkü o yaşlarda yalandan, riyadan, egodan bi haberdi herkes. Dolayasıyla da bugün hala aynı tadı alabilirsiniz. Kabul ettiğiniz herşeyin ardında sevgi vardı kocaman. Hala da var. Şimdi öyle mi peki? Hayır tabii. Dengeler bozuldu. Tahterevallinin karşı ucuna koyulanlar çeşitlendi: Kazançlar, eşinin ilişkileri, iş ilişkileri, kayıplar, ortam huzuru, vs.. . Hal böyle olunca en ufak problemde sen ne yapıyorsun? Siktir git diyorsun. Niye mi? Yeterince sevmediğin, yeni tanıdığın, kabul edip etmeyeceğin belli olmayan bir insana ne kadar müdana gösterebilirsin sadece uyumlu olmak adına. Sıfır. İşin var, gücün var. Bir hayatın var. Bu saatten sonra herkes kendi doğru bildiği hayatı yaşasın. Zaten yaşayamıyorsan kendini de Bukowskiyi de sevmeye hakkın yoktur.

Müteahhit

Hırslı insanların kompleksli hayatlarına bir durak kadar uğramışlığım var. O durakta az mı kaldım? Hayır. Beni kurtaracak vesait gelene kadar kaldım maalesef. Peki beni orada tutan neydi? Niye yürümedim ıslık çalarak ellerim cebimde? Belki ben de hırs ve kompleks dünyasından kazandığım 'şehir fırsatını' değerlendiriyordum. Hani şu günlerde revaçta olan fırsat kampanyaları var ya sizi hiç ait olmadığınız bir yere ucuza götürüp, itin götüne sokan. İşte benimki de aynı hesap. Kendini iyi tanımadığın ve konumlandırmadığın zaman okuyacağın hep ucuz romandır. Kurgusu olmayan, kepazeliği bol kepçe, sokak kavgası tadında hayatların içinde bir oyana bir bu yana savrulurken bir bakmışsın yaş hanenden onca yaşın üzerine çentik atılmış. Bu kadarla da kalmaz. Yaşadıklarından eline en azından güzel bir şeyler kalmasını beklersin. Hani kar hesabı. Karı da geçtim ana sermayeden yenmemişlik de yeter. Ama geriye sadece sana dadanan bir telefon sapığı, arkandan söylenen ipsiz sapsız yalanlar ve seni hiç tanıyamamış insanlar kalır. İşte bu dostum tam anlamıyla depreme dayanıklı olmayan hayat tasarımıdır. Müteahhiti sen olduğun bir inşaatın taşları altında kalmaktır. Ben derim ki harcı iyi karın ve malzemenin ucuzuna yönelmeyin.