13 Ocak 2010 Çarşamba

veee perde

Oyuna uyandığımız yaşların içindeyiz belki ama hala bir tarafımız oyun oynamak istemiyor. Sevgi söz konusu olduğunda oyuncu kişiliğimizi çıkartmak romantik tarafımıza nasıl bir zede verir diye düşünmeden edemiyoruz. Karşımızda duran olası sevgilinin önünde dikilirken en saf halimizi takındığımızı düşünüyoruz. Büyük yalan. Gerçekleştirmek istediklerimizi kurgularken başrole uygun gördüğümüz kişi eğer kendimizden başka biri değilse, perde açılır ve oyun başlar.

matara

Bir viski matarasının içine sığabilecek kadar kelimeyle yola çıkacaksın her zaman. Cebine koyduğunda ne ağırlığı rahatsız edecek ne de ihtiyacın olduğunda son yuduma muhtaç olacaksın...

A mı B mi?

Sahil kasabalarının kavruk tenli insanlarına özenmekle geçen hayatlarımızın ayakları ne zaman yere basacak? Yaş, sosyal statü, kadın, erkek farketmeksizin kurduğumuz denize nazır hayallerimizi kaçımız gerçekleştirebilecek bu hayatta? Herbirimizin aklını çelen basit ve küçük bir hayat varken geleceğimizde, bugünü bu kadar zorlamanın ne anlamı olabilir? Ne kadar dürüstüz kurduğumuz ve afişe ettiğimiz hayallerimizde? Onu da yapalım, bunu da yapalım, hiç birşeyden eksik kalmayalım diye harcadığımız gençliğimizde edindiklerimizi küçük bir sahil kasabasının bitkisel hayatına yatıracaksak eğer niye bugünden başlamıyoruz küçülmeye? Dillendirmeye korktuğumuz A planlarını es geçip olma ihtimali yüksek B planlarını mı konuşur olduk? Ne yaptığımız belli değil... Yaşayıp gidiyoruz...

Need for speed

Beyin kıvrımlarıyla dünyaya hakim olmaya çalışan bir türün parçası isen eğer, herşeyi yapabileceğini düşünmekten daha doğal bir çıkarımın olamaz. Bir köpeğin alışkanlıklarını ve travmalarını düzeltmekten acizken bu kendine güven de neyin nesi peki?

free bag

Yol boyu sürüklediğim eski sırt çantasının içinde ne olduğunu bile hatırlamıyorum. Sırtımda bir yük müdür yoksa beni tanımlayan bir aksesuar mıdır? İçindekileri ulu orta döksem 'ben' mi çıkarım ortaya yoksa yeni vardığım bu yere hiç yakışmayan eski püskü alışkanlıklar mı? Yaşadıklarının büyüttüğü 'sen'i bir sırt çantasıyla yormaya gerek var mı acaba? Yoksa sadece modası geçse de free-bag midir ihtiyacın olan?

su yatağı

Dürüstlüğün katı formunda rahatlığın tadına varanlar, yalanların akışkan ve rahatsız zemininde ancak su yatağı fantezisi yaşayabilirler...

Human being

Sabıkalı bir sardunyayı evde beslemeyi, insanlık adına yaptığımız şeyler listesine eklediğimiz yıllardan biri daha. Yuvarlak hatlarına kandığımız 2010 bize yuvarlak kararlar verdirebilecek kadar tehlikeli bir yıl mı acaba? Her geçen zaman dilimine öğütülmüş kötü pizza muhamelesi yaptığımız bu dönemlerde bizi tokatlayıp, adam gibi adam yapacak bir fırsat çıkacak mı acaba karşımıza? Aralığın son gününe bok atıp, Ocağın ilk gününe yalakalık yapmaya devam ettiğimiz sürece ne kadar hızlı yol alırız insan olmak adına.

felsefenin teyze kızı

Hayatı sorguladığın zamanlar vardır. İçindekileri ters yüz edip, kıyıda köşede ne varsa yere dökersin. Yerden alır bir kağıda karalarsın sonra. Birgün hatırlamak için yapmazsın. Boşalıp rahatlamak istersin sadece. Bir boşlukta ve hiçlik zamanında gerçekleştirdiğin bu eylemin adını koyamazsan da bir başlık atacak kadar değer taşır yazdığın şeyler. Edebi değeri var mıdır bilinmez ama okunmaya değerdir.
Felsefenin kulaklarını çınlatan küçük buluşların seni geleceğe ait yapar. Dünkü çocuk olmayı bırakırsın karalamalarının referansında. Hayatı yeniden kurgulamaya yemin edecek kadar cüretkar da yapar bunlar seni. Alt alta dizilmiş devrik-düz cümlelerin rehberliğinde yeni yaşlarını yeni senle yaşamaya başlamak için yatağına kıvrılırsın.
Yeni günün sana getirdikleri kadar götürdükleri de vardır. Unutma. Evrensel bir hayalin içinde kendini herkes gibi hissederken geçen günlerin bedelini yine kendinle ödersin. Huzur ve düzenle gelen yeniler, karanlığın içinde kurduğun ışıklı cümlelerini senden alır. Seni senden almasına izin vermediğin bir hayalin parçası olmak hayatın gerçek amacı... Bunu bilerek yeniden kendini ters yüz etmek ise kesinlikle yaşam felsefesinin altın harfli eski ahiti...