18 Eylül 2013 Çarşamba

Sessizlik

Korkaklık ve sessizlik eski dostlar. Birbirlerinin arkasını kollarlar yıllardır. Bak kendine; ne zaman bir şeyden korksan en sessiz sen oluverirsin. O dilbazlığından eser kalmaz. Yılların gurularına taş çıkartırsın. Oysa bir tek kırılma noktan vardır: Ölüm korkusu. Öyle bir an gelir ki, yaşam ölümü aratır olur. İşte bu nokta senin yeniden doğuşun, unutma. En majör korkun ortadan kalkar ve kendini bir anda hür hissedersin olmadığın kadar. İç sesin konuşur da konuşur, en konuşkan o olur. Dilin gönlüne bağlanır işte tam o an. Beyninin çapkın flörtünden sıkılıverir ve daha sıcak bir yer arar. Gerçek hayatının başladığını hissedersin. Anlamsız döktüğün göz yaşları diner. Nasır tuttuğunu sanır çevrendekiler ama bilirsin ki sen hiç bu kadar yumuşak olmamışsın. farklı ve farkında o zaman bedenin olur. Sonsuza kadar iyi bakmaya yemin edeceğin...

Gölge

Sakinliğin devinimi içinde bir kemirgenim. Küçük ama seri ısırıklarla, iştahla zamanı bitirmeye çalıyor gibiyim. Gölgemdeki huzura gözüm takılıyor. Gölgem olmak istiyorum, gölgenin içinde bir ben. Usulca durmak, seyretmek, takip etmek ve bir ışıkla var olmak... Görünenin ötesinde, sadece dikkatli gözlerin görebildiği, hissettiği, konuşmadan durabildiği şekilsiz bir karanlık olmak aslında amaç; bir gölge olmak yani belki de...