24 Kasım 2010 Çarşamba

kermes

Herşey ucuz burada: bedenler, ruhlar, akıl, emek, iş gücü, tasarım, başarı...
Herşey satılık burada: bedenler, ruhlar, akıl, emek, iş gücü, tasarım, başarı...
Hermes'in liri kurtaramaz sizi... Çünkü burası en büyük Kermes...

21 Kasım 2010 Pazar

Bağımsız duygusal

Duygularımı hükümete yakın şekilde konumlandırırsam kalkınır mıyım? Nemalanır mıyım ortaya karışık seks ihalelerinden? Ya da iplik pazara çıkınca ilk haberi olanlar arasına girebilir miyim acaba? Sol ve sağ arasında ılıman kalabilir miyim? Hepsinden öte "bağımsız duygusalım ben" diye adaylığımı koyabilir miyim sosyal ortamın tam ortasına? Milletin seçimi benden yana olsun diye partiler düzenleyip, çığırtkanlık yapabilir miyim meydan kafelerinde? Bu politik ortamda, siyasileşmiş dostluklarda, kalıplaşmış demokrasi anlayışıma, sınırı başkasına dayandı mı sorun yaşadığım özgürlük anlayışıma sadık kalabilir miyim? Yani kısacası ben bütün bunlara rağmen malı götürür müyüm?

Birikim yatırımı

Birikim her zaman çoğalmaya karşılık gelmez. Çoğu zaman sıfırlamaktır karşılığı. Maddeleşmiş şeylerin gözünün önünde biriktiğini, biriktirdikçe çoğaldığına şahit olursun. Peki ya manevi şeyler? İçine atarsın, birikir, yüreğini şişirir... Sonra bir an gelir bu birikim seni rahatsız eder ve atarsın, sıfırlar kurtulursun. Hatalar, kırgınlıklar, kızgınlıklar, kabul etmemeler kumbaraya atmayı tercih etmediğin şeyler. İleri dönük yatırımsa hiç değil. Kim böyle çirkin bir yatırım enstrümanına prim verir? Ben hala primitif tarafıma kulak verip, maddi birikimden kullanıyorum tercihimi. Maneviyatı ise biriktirmeden, anında ve tadında yaşayıp tüketmek, tükettikçe de üremek istiyorum. Ben harcarken kazanmak isteyenlerdenim. Harcamalarıma dikkat etmek isteyenlerdenim. Bırakın birikmesin. Harcayın gitsin.

kasaba şeytanı saklamaz

Belli bir seviyedeki insanların kırsala kaçma hayali kurmalarını hep bir adım geriden takip ettim bugüne kadar. Kafam basmadı, şehrin nimetlerini bu kadar iyi dönüştürebilme yeteneğine sahipken daha basiti istemelerine. Şimdilerde bir tez kafamı kurcalıyor ve sanki daha da yaklaşıyorum o insanlara.
Şehir; insan defektlerini saklama konusunda bulunmaz bir cennet. Ruh hastası, orospu, katil, şizofren, it, uğursuz, obez, sosyopat... Aklınıza ne kadar boktan insan modeli geliyorsa, bunların akıllı ve zeki olanları şehirde gizleniyorlar. Şehirden vazgeçemiyorlar. Gökdelenin gölgesinde, köprünün ayağında, en kalabalık kafenin en ön masasında, caddenin karşı tarafında gizlenebiliyorlar çünkü. Şimdi kasabaya göz atalım. Hep deşifresin. Küçük yer adamı saklamaz. kasabanın cadısı olursun bir anda ya da delisi. Kasaba şeytanı bile ele verir. Bilmez misiniz?
Bana katılan olur mu bilmem ama ben şehirde evrimleşenlerdenim. Tırnaklarım sanki daha kalın ve uzun artık, dişlerim sivriliyor, kalbim küçülüyor, sırtım kamburlaşıyor, gözlerim keskinleşiyor... Ben ben olmaktan çıkıyorum şehirde... Kasaba beni inceden çağırmaya başlıyor. Kervana ben de katılıyorum eğer aralarına bu yeni benle girebilirsem...

mutlak mı muallak mı

Muallaklar ve mutlaklar... Yerinde durması gereken şeylerin kaygan zeminde kayması, yavaşça havada asılı kalması... Zaten havada olan şeylerin ise bir yere oturma çabası... Kaosun ta kendisi işte bu.
Hayatın kendi hayrımıza olmasını sağlamak için yapmamız gereken seçimler tam da bu noktada, kaosun rüzgarlı platformunda gerçekleşiyor. Seçim yapmak dürüstlüğümüze zede vermeme çabamızı, en savunmasız şekilde su yüzüne çıkartıyor. Sağda muallak solda mutlak ortada en saf halinle sen...Hangi tarafa yatkınsın? Hangi taraf senin çıkarlarını ve kimliğini besliyor? Bu süreçte en babasından havada asılı kalıp, sen kendin muallak olmuyor musun zaten? Peki bu durumda oyunu "mutlak"tan yana kullanırsan iki yüzlü olmaz mısın? Sağım, solum, önüm, arkam, dört bir tarafım kendi hayatlarını kotarma çabasında beni sikmeye çalışan insanlarla dolu. Burada mutlak bir kanım var ama beynimde muallaklar fink atıyor...

9 Kasım 2010 Salı

What are you waiting for???

Aramak için aranmayı beklemiyorum.Makyaj yapmak için sivilcemin geçmesini beklemiyorum. En sevdiğim şarkının bitmesini beklemiyorum. Uykumun gelmesini beklemiyorum. Gezmek için param olmasını beklemiyorum. Diğerini okumak için bu kitabın bitmesini beklemiyorum. Dışarı çıkmak için hazır olmayı beklemiyorum. Aramak için bir sebep beklemiyorum. Partilemek için haftasonunu beklemiyorum. İçimi dökmek için doğru zamanı beklemiyorum. öpüşmek için yalnız kalmayı beklemiyorum. Giyinmek için modayı beklemiyorum. Bronzlaşmak için kışı beklemiyorum. İçki içmek için antibiyotiğin bitmesini beklemiyorum. Evi temizlemek için kadının gelmesini beklemiyorum. Dişimi fırçalamak için yemek yemeyi beklemiyorum. Beraber olmak için evlenmeyi beklemiyorum. Kazanmak için kaybetmeyi beklemiyorum. Şükretmek için iyi bir şey olmasını beklemiyorum. Kendimden çok fazla şey beklemiyorum. Mutlu olmak için büyük bir şey beklemiyorum... Beklediğim tek bir şey var...