15 Nisan 2019 Pazartesi

Karanlık kostümlü kayıp kadınlar

Üşengeçliklerinin siyah elbiselerine ve koltuk altlarına sızmış, bayat ten kokuları vardı o kadınların. Hiç bir şey olmamış gibi, tavana diktikleri güneş yanığı, kuru burunları, disko topunu selamlarken, dünya en ucuz selamlaşmaların tarihini yazıyordu. Ne zaman bu kadar tükenmiş ve yok olmuşlardı? Kıymetlerini bacaklarının arasına alıp, süngerle desteklenmiş dişiliklerini üç kuruşa peşkeş çekmenin tadını çıkarıyorlardı umarsızca. Önce sevgiliye göz kırpıp, sonra misafiri oldukları evin adamına şişe çevirterek, cesaretlerini kanıtlamak istiyorlardı. Ya cesaret ya da doğruyu sorguladıkları, kazanmak üzere önceden yaptıkları küçük hesaplarını ikiyle çarparak.  Hiç akmıyordu tembihli rimelleri ve bu yola baş koymuş tilki fikirleri. Bellerini sıkan külotlu çoraplarına sakladıkları küçük notlarına bakmak için verdikleri molalar baltalıyordu bir tek planlı gece yaşantılarını. Araya giren bahsetmeye değmez dakikalar, alkollü beyinlerin unutkanlığına yenik düşüyordu tam o dakikalara denk gelen anlarda. Terlemiş alınlı erkeklerin, sessiz kapışmasını yelliyorlardı kağıttan yapılmış ucuz yelpazeleriyle ve hiç durmadan kıvırdıkları kuru kuyruk sokumlarıyla.
Ama şans onlara gecenin kör ettiği saatleri sunmuştu bir kere. Geleceği yakın sabahın ayazını ve memursu bakışlarını hesaba katmadan.
Yanlarındaki hayatların ne düşündüğü umursamaya değmezdi, körpe ve popüler kalmak için zorladıkları bedenlerinin kazancının yanında.
Amacı neydi felsefesi olmayan ve değeri hatırlanmayan gecelerin sıradan kadın silueti olmak için bu kadar çabalamanın?
Peki çiçek yetiştiremeyen, evinin kapısı olmayan, kalbini çelik çomak oyununda kaybetmiş, küçük oyunların büyük masallara konu olacağını sanıp, umarsızca saç boyatmaya giden bu kadınlara ne olacaktı?
Geleceğin sağlıklı organlarının ve çekirdek ailelerinin kaburga kemikleri mı olacaklardı sonunda?
Belki bin yaşındaki bir kaplumbağa gibi kuma bırakacaklardı, kaçının yaşadığını hatırlamadıkları yumurtalarını. Belki de çok bilinmişliğin iştahsızlığı ile bir timsahın gözlerinde yaş olup, dipsiz bir nehirin bulanık sularına karıştıracaklardı hedefi olmayan hayatlarını.

Hiç yorum yok: