23 Mayıs 2014 Cuma

Ortanca

Yürürken bir ortancaya takılıyorum. Bütün bahar coşkusunu dünyevi olarak ifade edebilmiş. Şaşırıyorum... Ne güzel sadece güneş ve biraz neme bu kadar hayat dolu olabilmek ve en güzel haline bürünebilmek. Evet karşılaştırma yapması ironik belki ama ben de rüzgara dayanıklı değilim arkadaş. Ben de biraz güneş gördüm mü bütün duygularımla sere serpe kaldırımda uzanmak istiyorum. Ne farkımız var ki günün sonunda. İkimiz de bir nefeslik oksijenin hastasıyız, ikimizin de tek derdi çiçek açmak uzunca bir süre ve ikimiz de kendimiz de beslenmek istiyoruz. İşte bu... Ha sen ha bir ortanca...

Ok, kabul ediyorum ben bir insan olarak biraz daha kafa karıştırıştırıcı olabilirm ama bu da sadece bir illüzyon. Benim gibi şehirlilerin yarattığı karmaşadan otlanıp, bunu da çok sofistike bir psikoloji gibi bir içki masasında çerez yapmak; karmaşık duygular ve onları ifade etmek için kullanılan daha da karmaşık kelimeler...

Çok yanılıyoruz!

Doğadan kendini ayırıp, TEK nimet sahibi varlıklar gibi davranmayı huy edinmişiz bir kere. Bu yüzyıllık bir yanılgı, bir günde değişir mi?

Değişsen de ortam seni kabul eder mi? Yabani bir hayvan gibi algılamaz mı? Vahşiliği ile günlük hayata kafa tutan, gelişmiş bir iki ayaklı... Çok zor!

Ama bir de şöyle bir gerçek var: ne kadar yaşarsan bu dünya denen enerji birikimi üzerinde o kadar fark ediyorsun ki, sen sadece bir akımsın, çok kısa sürecek bir ömür içinde, klişeler, aşk acıları, ekonomik bunalımlar ve kendi yarattığın sağlık problemleri içinde devinen.

Sonra da ortancaya gözün kayıveriyor işte. Verimli ortamı bulamadıysa yaşamak için boyun büken, nazlanan, çiçek açmayan, yavaş yavaş kurutan kendini.

Sen osun işte anla artık bunu!

Bir Ortancasın. Doğanın zekasına kendini teslim etmiş ama hala kendi zekasıyla olayı daha da karmaşıklaştıran, dünyanın en aptal varlığı... İnsansın.

Bir gün sadece bir Ortanca olabilmek için yaşamayı hedef edineceksin. O gün dünya güneş, sen çiçek açacaksın!!



Hiç yorum yok: