12 Ocak 2012 Perşembe

Yanılıyor muyum?

Zaman zaman sıkılganlığım her şeyi alt üst edebilecek boyutlara dayanıyor. Etrafıma bakıyorum. Kendimi daha boktan hissetmemi sağlıyor sadece. Evden ve rutininden 4 senedir hiç çıkmadan kahkaha atan arkadaşlarım oldu. Bir tarafım bu mu doğru olan diye sorarken, diğer tarafım hayat bu kadar beslenmeden, monoton ve bildiklerinle yaşanacak kadar sığ bir alan değil diyor. Haa bu arada bir kesim insan var ki onlar kesinlikle sözün dışında. Bunlar çocuklar gibi, kendini eğlendirmeyi bilen, sürekli meşgul etmeyi becerebilen, kendince bir sistem yaratıp beslenme olayını çözmüş insanlar. Bunlara da hayranlığımı dile getireyim buradan. Benim gibiler ise sanki biraz arafta kalanlar. Öldükten sonra yaşanan ara dünya gibi hani. Ne dünyalısın ne cennetli. Siz ne düşünüyorsunuz? Normal olmak mı lazım? Hani düzene harfiyen uyan hayatlara mı yönelmeli? Peki sen yönelsen de seni durduran beynine ve hislerine napmalı o zaman? İnsan olmanın bizim anladığımızdan ayrı bir kurgusu olduğuna neredeyse eminim. Sadece kelimelere vurmak ve bir iddiada bulunmak çok zor. Ama insan biraz içini dinledi mi ve ona uygun yaşadı mı sanki daha düzgün olacak her şey. Mesela şundan bahsediyorum. İnsan Tek eşli değildir diye bir kuram ortaya atıldıktan sonra sen çıkp diyemezsin ki evlen, çocuk yap ve ilel ebet yarattığın bu üçlünün, dörtlünün hatta beşlinin içinde yaşa. ( 6lı ve 7li rakamlarda çocuk yapanlara aklım ermediğinden konu dışı)...Hadi erkek sıyırıyor kendini her türü. Sanırım doğasından gelen sorumsuzluk onun bu sorumluluktan yırtmasına sebep olmuş. Ya kadın napıcak? Erkek, ailesi ve toplum istediği için çocuk yapıp, kenara sıkışmış milyarlarca hayat olduğuna eminim. Evet çocuk sevgisi başkadır. Ama ya kendine olan sevgi??? Burada bir noktayı da açıklığa kavuşturalım: Ben demiyorum ki çocuk yap, sonra sıkılıp bırak git. Yapmadan önce düşün. Düşün. Düşün. Çünkü düşünmek ne senin insanlık haklarına ne de doğan ve mağdur olan çocuğun hayatına zeval getirir. Düşünmek bilinç getirir, sevgi getirir ve huzur getirir.
Ben diyorum ki toplum neyi öngörürse görsün önce senin beynin ve düşünce yapın esastır. Senin ihtiyaçların doğrultusunda yaşanan hayat dünyayı da seni de güzel kılar... Yanılıyor muyum?  

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bir sekilde nasil yasamak istedigini nasil insanlarla birlikte oldugun belirliyor.Bu durumlarda tek basina hareket etmemek en iyisi!Hayallerinizi kurup onlara erismeye calisarak gecen zaman bos degildir ve bur yandan senin istedigin hayata bir adim daha yaklastirir.
Ama kararsizlik en kotusudur!Bur sekilde nasil yasamak istedigine karar verip odaklanip hedefe en azindan ates etmen gerekiyor.Nerede oldugunu ancak oyle daha iyi anlarsin.

Begüm Ahu Ağlaç dedi ki...

Ne güzel söylemişsiniz. Keşke kelimelerin cümle içindeki yeri kadar belirgin olsa duracağımız yer, kararlarımızı noktadan önce konumlandırabilsek...