27 Ağustos 2009 Perşembe

kurudite

Bir bara gidip, etrafınıza şöle bir bakın. Şimdi anlatacağım erkekler oralarda yaşamlarını sürdürüyorlar. Bunlar genelde ülke çapında bir şekilde adını duyurmuş, 45 yaş civarlarında, göbeksiz, yaşına göre düzgün fizikli adamlardır. Çevrelerinde en az dört tane varoş genç kızla sohbet ederken görünürler. Konu sekstir tabii ki. Abimiz engin tecrübelerini ve geniş bakış açısını, gözü yeni açılmış yavrulara kahkahalar arasında enjekte etmektedir. "Bu seksin bu kadar büyütülecek neyi var? iki beden birleşir, arzular, tutkular, ıvır zıvır..." gibi kelimeler yan masadan duyulabilirler arasındadır. Masadaki kızlar gizli rekabetin verdiği al yanaklarıyla saçlarını savura savura hiç anlamadıkları sohbetin içine girmeye çalışırlar. Hatta gece hangi şansılın içine gireceğini merak ederler bar kuruditesi erkeklerinin...
İşte ben bu adamlara kurudite diyorum. Çerezden öteye gitmeyen doygunluklarıyla.
Dikkat bayat olanın ağızda ve ruhta bıraktığı acı tat bir süre geçmeyebilir...

1 yorum:

SerkanRifatKOÇAK dedi ki...

Seçimler bazen boşlukların doldurulmasından ibarettir.Eski ortası distorte olmuş, beyaz çizgili Türk filmleri vardı bir zamanlar. Bir bar. Genellikle, istiklal caddesi,eski villa bilardo nun daha eski zamanı, mimarisine ait. Müdavimlerin iç içe girmesinden yaratılmış hoşluk, üstelik loşlukla bezenmiş. Gülücüklerin şen, erkeklerin az, ama dişilerin fazla tarafından. O zamanlardan gelen bir gelenek misali olsa gerek kurudite. Hani cadde, gençlik pistonlarının en sağlam şekilde örelenmemiş halinde, bir araba, en ritmik ve en volümlü tarafından bası bol bir melodi. Ve dört kişi.Camlar açık..Caiz tabiriyle "piyasa "denen olgu. Ve kızlar..O hiç "tavlanamayan" kızlar..Geçen sır'sız zaman. Kurudite, eskilerden Tabac parfüm, marlboro kısa ve az biraz alkol kokusu. Çekiciliğin belki de en önemli unsuru. Aramadan bulmak için, bulmakla zaman kaybetmemek için. Literatüre oturan bir kelime, kurudite. Sebeb-i varoluşun bel altından yukarıya vuramadığı belki de baskın koca bir kayanın altında kalmış, kültürün cömertliğinden istifade edememiş zat, zat-ı muhteremler. Aşk-kakan 'lar. Hayalin içinde sükut olmadan, sükutun değerinden bir haber...Yormadan yorulmadan, al yanakların pembe tebessümleri için de amaca ağır aksak ama saçlarından belli kızların, emin adımlarla ilerleyen . Çerezler vardır, alkol duvarı aşılırken en bayatı, Çorumdan taze leblebi gelen. Varsın olsun , portredir belki bir fotoğraf. İzlemekte gerekir en asiti bazen. Kurudite olsa bile...Bir devinim, alan razı,satan razı. Zaten böyle olmadı mı hayat. Anlatmaz mı; MFÖ nün şarkısı.."Sevişir gibi sevmek istemez canım"....Sevişir gibi sever, sevişir gibi, günceller olmuş değil miyiz hayatı?..Kuruditeler de olsun , o al yanaklı larda. Tiyatro olmazsa seyirci olur mu?...Güzeli güzel yapan çirkinler değil midir?...Oysa her çirkinin bir güzelliği vardır?

Sevgi ve saygılarımla,

Serkan Rıfat KOÇAK
Ve Tanrı varoldukça