15 Mayıs 2011 Pazar

can mı canan mı?

Canınızı en çok ne yaktı bugüne kadar diye bir düşünün. Olur olmaz aşık olduğunuz adam sizinle ilgilenmediğinde mi yandı? Yoksa azılı bir sivrisinek mi sokmuştu sizi en kuytunuzdan? Belki de işinizden kovulmuştunuz ya da en havalı halinizde biri karşınıza dikilip açığınızı yakalamıştı... ya da kan grubunuzu öğrenmek için o garip sivri alete parmağıızı uzatmıştınız... Kim bilir? Ben biliyorum. Bütün bunlar sadece safsata. Egonuzun sizi en zayıf noktanızdan pençelediği yerler. Asıl ne zaman canı acıyor insanın biliyor musunuz? Canınız kadar sevdiğiniz, hayatının yönünü gözüneze baka baka sizin için değiştirmiş bir insanın canı yandığında ve yanında olamadığınızda. Üç kuruşluk işler, üç kuruş bile etmez insanlar için onun yanında olamadığınızda kopuyor ipler bu hayatta. Acı başlıyor. Önce bir sızı, sonra çaresizlik sonra da yaşanmamışlıklar... Kalbinin beynine baskı uyguladığı tek yer burası arkadaş. .. Hayatının anlamını, nerede olman gerektiğini, nasıl bir yaşam için su içmen gerektğini öğrendiğin tek an. Canının canı yanmış. Senin canın yanmış. can için canan olmak işte tam da bu noktada başlıyor. Bırakın boş işleri, canınızı kurtarın. Çünkü o da sizi kurtarırdı... 

Hiç yorum yok: