26 Mart 2009 Perşembe

No Name

Yaşanan her şeyin bir adı var mıdır yer yüzüne düşen? Kendi yaşadığımız özgün şeylere isim takamaz mıyız mesela? Sadece bize özel olmalarının bir cazibesi olurdu böylece. Ama teoride hoş duran bu kavram maalesef gerçeğin sık ağlı örgüsüne takılıyor. Bir ilişki yaşıyorsanız, toplumun belirlediği bir takım olmazsa olmazlar var. Siz mutlu olsanız da toplum mutlu olmuyor. Ve sizin yaşadığınız her ne ise onu normal normlara getirmeye çalışıyor birileri. "Adını koy". "Bu ilişki nereye gidiyor". "Ciddi isen evlenin o zaman". "Aaaa hergün konuş muyor musunuz?"... Kendi içinizde yakaladığınız mutluluk bu basit sorulara yanıt veremeyebilir her zaman. İşte kırılma noktası. İçinizdeki savunmaya ihtiyaç duymayan güçlü duygular, toplumun basit beklentileriyle sarsılır ve ilişkinizi ve mutluluğunuzu bozmak pahasına normal olmaya çalışırsınız. İhtiyaç duyulan sizin gibi aykırı yaşamlar değildir. Kulağa su kaçırma ihtimali olan tıpa her zaman denenmeden atılır. Sonuç yalnızlıktır ve yarım kalan mutluluğunuzdur. Tek artısı arık normalsinizdir. Normal acılarınız ve beklentileriniz vardır. özelliği olan herşey tarihe adını yazdırmıştır. Ama toplum tarih yazmanızı değil tarih olmanızı tercih eder her zaman. Tarih olan güzel şeylerin üzerine çiçek koyuyorum buradan...

Hiç yorum yok: